info@utkvakfi.org

Türk Modernleşmesinde Halide Edip Adıvar: “Sinekli Bakkal” Çatışma ve Sentez Ekseninde Bir İnceleme

6 Aralık 2025 Haber mukayali

Ceyhun YÜCEL*

Giriş

Halide Edip Adıvar, hem kalemiyle hem de aktif mücadelesiyle Türk modernleşmesinin en parlak ve etkili kadın kahramanlarından biridir. O, yalnızca romanlarıyla değil, politik ve toplumsal duruşuyla da Türkiye’nin modernleşme sürecine damga vurmuştur. Adıvar, eserlerinde genellikle kadının toplumdaki yeri, batılılaşma, gelenek-modernlik çatışması ve bireyin kimlik arayışı gibi temaları inceler. En bilinen eserleri arasında Ateşten GömlekVurun Kahpeye ve Tatarcık gibi romanlar bulunmakla birlikte, Sinekli Bakkal romanı edebi dünyasının tam kalbinde duran, kültürel çatışmaları nefis bir şekilde harmanlayan ayrı bir özellik taşımaktadır.

Gelişme

Adıvar, diğer romanlarında Anadolu’da tanık olduğu kahramanlık ve direnişleri anlatırken ve yurt sorunlarına ağırlık verirken, Sinekli Bakkal‘da devrim-saltanat, Doğu-Batı çatışmaları üzerinde durmuştur. Roman, basit bir aşk hikâyesinin ötesinde, toplumun değişimini, kültürel gerilimleri ve insanların iç dünyalarındaki çatışmaları incelikle örer. Bu çok katmanlı yapı, esere hem tarihi hem sosyal hem de duygusal bir derinlik katarak onu hâlâ güncel kılmaktadır.

1. Mekan ve Toplumsal Yapı Çatışması

Romandaki mekanlar, toplumsal ayrışmayı yansıtır şekilde çatışma halindedir. Sinekli Bakkal sokağı, geleneklerine bağlı, insani değerlerini ve komşuluk ilişkilerini kaybetmemiş, orta ve alt gelir seviyesindeki insanların yaşadığı bir yerdir. Buna karşın Saray çevresi, konaklarda yaşamakta; bir kısmı yozlaşmış, çocuklarına Batı tarzı eğitim aldıran (Zaptiye Nazırı Selim Paşa’nın oğlu Hilmi ve cariyelerine piyano dersi aldırması gibi) ve halktan kopuk bir tabakayı temsil etmektedir. Adıvar, her iki mekanda da sosyal hayatın ve eğlence anlayışının nasıl işlediğine değinir.

2. Rabia ve Manevi Eksen

Diğer romanlarında olduğu gibi Sinekli Bakkal‘da da yüceltilmiş bir kadın, Rabia mevcuttur. Rabia, İslam geleneklerine göre yetiştirilmiş, kapalı, hem ulusal hem de dini değerlerine bağlı, okumuş, serbest ve ahlaklı bir kadındır. Rabia’nın hayatı, babası Tevfik’in orta oyunculuk sevdası ve ardından sürgüne yollanmasıyla şekillenir. Rabia, dedesi tarafından hafız olarak yetiştirilir ve kısa sürede tanınan bir hafız olur. Romanın müzik ve tasavvufla kurduğu bağ, Rabia’nın sesiyle hem estetik hem manevi bir eksen oluşturur.

3. Siyasi ve Kültürel Gerilimler

Rabia’nın camide Kuran okurken beğenilmesi ve konağa davet edilmesi, romandaki siyasi çatışmaların da merkezini oluşturur. Selim Bey sıkı bir saltanat savunucusu ve koruyucusu iken, oğlu Hilmi Genç Türkçü ve saltanat karşıtıdır. Adıvar, II. Abdülhamid dönemindeki yoğun polisiye tedbirlere, hafiyelere ve saray çevresindeki rüşvet alımına da değinir. Ancak Adıvar, saltanat-Genç Türk çatışması üzerine fazla durmayarak, olayları siyasetle ilgilenmeyen asıl kahramanı Rabia’nın etrafında şekillendirir.

4. Doğu-Batı Sentezi Arayışı

Rabia’nın alacağı musiki eğitimi tartışması, Doğu ile Batı’nın arayışlarını felsefi bir potada eritme çabasına dönüşür. Rabia, musiki dersini felsefi yönü güçlü, hoşgörülü bir ermiş olan Vehbi Dede’den alır. Hilmi Bey’in piyano hocası Avrupalı bir soylu olan Peregrini‘ninRabia’nın sesinden etkilenmesi, dönüm noktası olur.

Peregrini, Hıristiyanlıktan aforoz edilmiş, aradığı iç huzuru bulamamış bir figürdür. Batının değerlerinden ve insan yapısından bunalıp kaçan Peregrini, Hilmi ve arkadaşlarını kaçtığı insanların basit kopyaları olarak görerek, Batı özenticiliğini eleştirir. Peregrini’nin Rabia ve Vehbi Dede ile tanışması, sanayileşme ile birlikte kaybettiği ruhu arama serüvenini başlatır.

Peregrini, Rabia ile evlenmek ister ve Rabia’nın Müslüman olması, Sinekli Bakkal mahallesinde yaşaması şartını kabul ederek Osman adını alır. Bu izdivaç, Rabia’nın Peregrini’nin ezgilerini kullanarak mevlit okumasıyla, Doğu ile Batı musikisinin birleşmesine ve iki farklı dünyanın ortak bir noktada buluşmaya başlamasına yol açar.

Sonuç

Sinekli Bakkal, Türk modernleşmesinin sancılarını ve güzelliklerini insan hikâyeleri üzerinden büyüleyici bir dille anlatan, edebi ve tarihsel açıdan güçlü bir başyapıttır. Adıvar, Rabia ve Peregrini (Osman) üzerinden Doğu ve Batı’nın sentezini yaratmıştır. Bunu yaparken, Doğu’yu (geleneklerine, dinine, mahallesine bağlı hafız kız) Batı’dan (soylu aileden gelen müzisyen) daha insani ve tercih edilir göstermiştir. Roman, iki farklı dünyanın çatışmasını değil, birlikte var olma ihtimalini anlatarak kalıcılığını ve zamansızlığını pekiştirir. Bu sentezin meyveleri, hem Rabia’nın doğuracağı (Recep) hem de Osman’ın besteleyeceği (Tılsımlı Kuyu) ortak miraslarda somutlaşır.                                                       

*ceyhunyucel@gmail.com ORCID:0009-0009-3932-6706